BAŞKALE ( ELBAK )
İklimin sertliği, verimliğin az olduğu için buğday, arpa, yonca, patates, toprağın verdiği kadar mahsulün alındığı bir köy.
Evet
Aslında sayısız verilerle dolu bir tarihi Başkale’yi ve çevresindeki 66 köy, 62 mezra, 4 mahallesi olarak tüm detayları yazarak bildiklerimi aktarmak yerine
Naçizane bendeniz;
Bizzat o güzel ilçe ve köyünde bulundum. Kısa bir süre. Tüm köy halkının, göz bebekleriyle gülümsediği gerçek bir misafir ağırladıklarına şahit oldum.
Küçüklerin bir büyüğüne olan saygısı. bir büyüğün daha büyük olanlara hürmeti hiç kusursuz saygıları taktire şayan.
Tabir vardır evin dışı güzel içi farklı diye.
Evet can alıcı;
Can yakıcı; canların canlılığını dilediği gibi tam anlamıyla yaşayamadığı can pare kız çocukları. Âdetimiz, töremiz, ananelerimiz diyerek sonradan bir takım egemen erkekliğin verdiği güç ile sosyal yaşamların sınarlar içinde ömür tüketmeleri.
Eşlerin birlikte ellerini tutarak yürümeleri ayıp. kız çocukların tek başlarına değil seyahat uzak okullara gitmeleri yasak.
o denir. Bu denir. Şu denir. Anlamsız cümlelerin sıralandığı bir yaşam köyün örneği.
Erkeklerin asla böyle bir cümlelere maruz kalmadığı ve gücü elinde olan erkeklerin tüm aile üzerinde baskısı.
Adet, töre gibi kuralların üstünde bir egemenlik sınırları koyması.
ne İslam ile ne insanlıkla bağlılığı yoktur. kız doğuyor, eli iş tutuyor, tüm ev halkının ihtiyaçlarını görüyor. Sonra bir kısım çoğunluk görücü usulü tabiriyle evlendiriliyor.
Gittiği yerde ki kurallar daha baskıcı gelinsin ayıptır.
Gelinsin yakışmaz.
Gelinsin diye diye cam kapı görmeden ilçe şehir görmeden hayatını ev işleriyle tüketiyor.
Erkekler için yaşamın en keyifli oldugu yer.
Adet, töre, kural gibi koşullarda egemenliklerini sürdürmek.
Tabiri caiz ise Doğunun ÖLÜ doğan kız çocukları. Kaderi kederlerle dolu yaşamları ......